
En son pazartesi sendromunu yaşamayı işe gitmediğim gün bıraktım. Şimdi gayet sıradan bir işim var bir öncekini bırakmak sendromlarınızı sonlandırıyor. Sabahları umutlu olmak için bir çok neden yaratabiliyorum. Kaybolmuş olmayı seçmek yerine her şeyin tuhaf bir döngünün içinde hızla çarpıştığını hayal ediyorum. Hava serin, denizin kokusu burnuma ulaşıyor, böğürtlenli soğuk bir çay ısmarlıyorum, sırtımdan aşağı ter akıyor, denizin dibindeki balıkları izliyorum. Su o kadar berrak ki kulaklıklarımı takıyorum, müziğin sesini açıyorum, açıyorum. Ta ki yan masadaki gerzeklerin konuşmalarını duymayana kadar kafamı yeniden sola çeviriyorum ve balıkları izliyorum, suyun altında bir sürü halinde hareket ediyorlar, bir süre sonra da gözden kayboluyorlar, su çok berrak denizin dibindeki kumları seçebiliyorum, ayağımın altındaki kaykayın zımparası güneş dokundukça parlıyor, denizin altındaki kumlara dokunmak istiyorum, çayı bitiriyorum, kaykayı koltuğumun altına yerleştirip meydana geri dönüyorum. Devam ediyorum. Bunu seviyorum. Bugün meydana kocaman kırmızı bir bayrak astılar.
The Ranconteurs
Pazar Sürücüsü
Vay!
İşte Pazar sürücüsü geliyor
Ablamı almaya geldi
Onun yalancı olduğunu biliyoruz.
Onu özlediğime inananamıyorum
Doğru değil mi? Evet.
Yanlış değil mi?
Bu bir gerçek
Şarkımı söyle
Biliyorsam onu döndürecek
Onu öptüğüne inanamıyorum
“Bana bir dakika ver
Bir sistem üzerinde çalışıyorum.” Diyor
Doğru değil mi? Vay!
Yanlış değil mi?
Bu bir gerçek, evet.
Şarkımı söyle
Vay!
Hadi bir sürüş yapalım
Zamanımızı alın
Aldırış etmeyelim
İnsanlara…
Sunday Driver
Woo!
Here comes the Sunday driver
Came to get my sister
We know he’s such a liar
Can’t believe I missed her
Ain’t it right? Yeah
Ain’t it wrong?
It’s a fact
Sing my song
If I know he’s gonna spin it
Can’t believe she kissed him
He said, “Give me just a minute
I’m working on a system”
Ain’t it right? Woo!
Ain’t it wrong?
It’s a fact, yeah
Sing my song
Woo!
Let’s take a drive
Let’s take our time
Paying no mind
To people…